top of page
Yazarın fotoğrafıŞerife Karahançer

Tadasana (Dağ Pozu)

Güncelleme tarihi: 6 May 2022

Tadasana (Dağ Pozu)

‘Temeli sağlam olmayan hiç kimse cennete gidemez.’ B.K.S. Iyengar

Tada ‘dağ’ demektir. Bu pozda vücut bir dağ gibi hareketsiz ve durgundur. Ağırlık ayaklara eşit şekilde dağılmış ve kollar iki yandadır. Omurga uzun ve boynun arkası düzdür.

Bir asanayı uygularken dikkat aynı anda hisse, akla ve ‘kişinin kendisine’ odaklı olabilir. Tadasana’da dikkatin verileceği ilk şey adının anlamıdır: DAĞ, AYAKTA DURMAK, HAREKETSİZ DURMAK. Zihin KONSANTRASYON isteğinde, çabasında olmayabilir. Bir kaç aşama içerir. Zihin duyuların algıladığı her şeyin içine döküldüğü bir merkezi durak gibidir, ve bu algılardan yorumlar yapar. Aklın bir çok seçeneği vardır. Burada da dağ gibi ve hareketsiz durmak isteyen için anlamını bulmalıdır.

Tadasana (Dağ Pozu)

Hareketsiz durmak, dik durmak – vücudun, kasların, ligamentlerin, kemiklerin, yapının, dikleşmenin, hayvandan farklı olmanın, bir arada tutmanın, dengenin, dinlenmenin, çekmenin, itmenin, midenin, sallanmanın, hareket etme dürtüsünün, kesintiye uğramış hareketin,dinginliğin farkına varmaktır.

Bunlar kişinin uzun süredir ihmal ettiği bölgeleri düşünmesine yardım etmek için iyi basit başlangıçlardır. İlk düşünce şudur, ben duruyorum… burada…hareketsiz… Yalnız bu kabullenmeden sonra dağ fikri ve ‘dağın benim için ne demek olduğu’ ortaya çıkar.

Tadasana – hareketsiz durmak, vücudu ve zihni izlerken tekrar tekrar uygulanırsa birçok kavrayışa sebep olur:

Hareketsiz durmak, bir yere koşmamakdır; Hareketsiz durmak, bakmaktır – dışarıdan, içten; Hareketsiz durmak, gözlemlemektir… Hareketsiz durmak, hissetmek… Hareketsiz durmak, görmektir… Hareketsiz durmak, sormaktır: Neredeyim? Hareketsiz durmak, sormaktır: Nerede olmak istiyorum? Hareketsiz durmak, sormaktır: Nereye gitmek istiyorum? Hareketsiz durmak, sormaktır: Kendim için ne yapmak istiyorum?

Bazı insanlar için zihne sözcükler üşüşebilir: enginlik, güç, büyük sağlamlık, engeller, heyelanlar, yıkım. Diğerleri için kelimeler üstü kapalı anlamlarla ipin üstündeki tespih taneleri gibi yavaş yavaş gelir. Beraberindeki hislerin güçlülüğüne bağlı olarak, o düşünceler/kelimeler daha ileri gidebilir ya da kaybolabilirler. Yalnız olmak, dağlarda kaybolmuş olmak, ‘duracak’ (dayanacak) birinin olmaması gibi kişisel çağrışımlar ortaya çıkabilir. Kişinin böyle bir düşünce tarafından alt edilmesi olağan dışı bir şey değildir, çünkü genelde insanlar fazla düşünmekten kaçmak için kendilerini bir şeylerle meşgul ederler.

Dağ engeller için sembol olduğunda, yani görmeyi ve bakış açısını engellediğinde, korku gibi hisler güçlü bir şekilde derinde akabilir. Hayattaki engeller yanında ‘duracak’ (dayanacak) kimsenin olmadığı bir ’dağ gibi’ görünebilirler. Biri kendisini sembollerin yardımıyla görmeye başladığında, farkındalık da küçük küçük gelmeye başlar ya da ‘ben yalnızım’ olayında dağın baskın gücüyle olur. Eğer bu düşünce rahatsız edici geliyorsa bunun sebebi bu düşüncenin farkındalık tarafından sindirilmiş olmasındandır. Bunun gibi yansımalar meditasyon hazırlığı için iyidir. Esasen, bir çok insan için meditasyon bir yansımadır.

Tadasana (Dağ Pozu)

Ayağa kalkmak, düz durmak, ileriye bakmak, önde olanla yüzleşmek, dengede kalmak, hareket etmeye karşı gelmek, kaçmak, dik duran vücudun farkına varmak, gevşek pozisyondan yükselmek, durgunluk, omuzların ağırlık taşımayı bırakmasıdır – kimin ağırlığıdır bu? Sınırlayanın dışına doğru gerinmek isteyen? (Bİ DAHA BAK)

Dağ neyden yapılmıştır? Toprak, taş, sıkışmış şeylerin yığınından yapılmıştır. Dağ hareket ettirilemez, korku verici bir yükseltidir, tesadüfen oluşmuştur, birinin altında gömülebileceği olası heyelanların görüntüsünü çağrıştırmaktadır. Bunlar benim birikmesine ve bastırılmasına izin verdiğim aşılamaz problemlerim gibi midir? Dağdan aşağı inmek, vazgeçmek, korku verici yüksekliğe yukarıdan bakmak; dağdan yukarı çıkmak, yolunu bulmak, büyümek, yüksekliğin görüntüsünün getirdiği canlılık… zihinde birbiriyle çelişen resimler. Yukarı ya da aşağı, iyi ya da kötü, facia ya da başarı, tüm bu düşünceler bizi zihni de hisleri de yönetebilmeye taşır.

Tadasana (Dağ Pozu)

Üzerinde durulabilecek alandır, yukarıdaki alandır, etraftaki alandır; kim durur – bir insan? bir oyuncu? bir kabuk? bir hayalet? Ben nerede durmaktayım? Kendim için ayakta durmaktayım, başkası için ayakta durmaktayım; doğru olmaktayım, açık sözlü olmaktayım; önemli kuralların, ideallerin, etik değerlerin, kararların, inançların, kanıların neresinde durmaktayım? İki ayağımın üstünde durmakta mıyım?

Dağcı, dağın görkemi ve dağın sunduğu engellere meydan okur – dağı fethetmenin düşüncesinde başarmanın gururundadır – ta ki korku fethedilene kadar, ki bu fethetme meydan okumanın ve zorlukların üstesinden gelmenin kabulüyle olur.

YANSIMALAR: Dağ Arzusu

Kim üstü karla kaplı bir dağın görüntüsünden ilham almamıştır ki? Dağlar azamet ve yüceliğe sahiplerdir. Bir dağa tırmanmak için en uygun güç ve dayanışa ihtiyaç vardır. Everest Dağı muazzam fiziksel meydan okumasıyla bir çok dağcıyı kendisine çekmektedir. Onun yanında efsanevi bir dağ vardır, Annapurna, bu dağ da spiritüel tırmanıcıya aynı meydan okumayı sergiler.

Dağ, kişinin küçük kendisini aşma arzusunun sembolüdür. Ayrıca saflık ve bencil olmamak anlamındadır. Yükselme süreci mantıklı zihnin yalnızlığın egemenliğine teslim olduğu bir spiritüel uğraştır.Tüm entelektüel aktivite geride kalmalıdır, böylece zihnin düzenli aralıklarla orijinal durumunda olmasına izin verilir. Bu yüksek yer meditasyona uygundur, içeriye girmek için uygundur – kafa ile kalbin arasındaki sürekli savaşlara sebebiyet veren düalizmden yukarı yükselmektir. Buna rağmen bu düalizm pozitif ve negatifin üstünde olan belli deneyimlerden bilgi kazanmak için psikolojik olarak gereklidir.

Dağ üstünlük (transcendental) imgesinden daha fazla sembole sahiptir. Merkez’in sembolü olarak ‘Kutsal Dağ – cennet ve cehennemin birleştiği yer – dünyanın merkezindedir. Tüm tapınaklar ve saraylar – ve genişletilirse tüm kutsal şehirler ve kraliyet evleri – birer Kutsal Dağ’dır, yani böylece birer Merkez’e dönüşmektedirler.’ Aşramlar ve kutsal insanlar için olan aşram evleri merkeze, buluşma noktasına dönüşürler, Gita’nın dövüştüğü savaş alanının üstündedirler.

Vadileri, çıkıntıları ve sayısız mağalarıyla, yeraltı sularının kalıntılarıyla dağ binlerce yıl boyunca üstünde yaşayanlardan nasıl yararlandığının hikayesini anlatmaktadır. Mağaralar arayış içinde olanlara yalnızlığa girerek iki dünya arasındaki – kişinin ve etrafındaki dünyanın- iletişimlerini sağlayan bir barınak olmuştur; kişinin taşların şarkı söylemesini, dağın ruhunun gürüldemesini yada peygamberlerin sesini dinlemesini sağlamıştır.

Dağın mağaralarında değişim mantıklı zihnin ötesinde oluşur. Bu yeniden doğuş sürecidir. Bu büyük bir rahmin içinde bir daha girmek üzere inzivaya çekilmek gibidir. Dağlara meditasyon inzivası içinde zaman geçirmek için gidenler için, böyle bir yolda inzivaya çekilmeye dayanma gücü ve cesareti olanlar için, tırmanma bir hazırlık olabilir. Kişinin Hatha Yoga Tadasana’sındaki “dağ pozu” başarısı ne olursa olsun, bu poz onu düşünceler labirentine sokabilir ve tüm engelleri kaldırabilir, bunlar merdivenin ilk basamağı için gereklidir. Tadasana gibi T’ai Chi pozu olan ‘Dağa Geri Dönmek’ kişinin egonun ötesine tırmanmasına neden olan içsel hareketsizliğine dönmesine sembolize eder.

Dağ, o zaman, kişinin elde etmek istediği amaca doğru tırmanışı (yükselişi) sembolize etmektedir. Tanrıların ikamet ettiği yer olarak dağlar, bilginin tüm yönlerden yayıldığı bilgeliğin kaynaklarıyla karşılaştırılabilirler, tıpkı dağlardan gelen nehirlerin toprakları verimleştirmesi gibi.

Söylendiğine göre dağların üstünde ikamet etmekte tanrılar, bir zamanlar kendi içlerindeki potansiyeli fark etmek için sıradanlıktan yükselmiş olan insan oğulları olabilirler. Bu tanrılar, spiritüel evrimin dahileri, dünyanın aceleciliği için sessizlik ve zihinsel-hissel aktivitesiyle dengesini sağlarlar. (Bİ DAHA BAK) Bu kutuplaşma içinde, ikisi de birbirine tamamlanmaktadır. The I Ching’de elli ikinci altı köşeli yıldız (hexagram)’a ‘Ken/Hareketsiz Kalmak, Dağ’ denmektedir. Bu insana uyarlanırsa, altı köşeli yıldız sessiz bir kalbi başarma problemine bağlanır. Sessizlik yüzeye çıkar ve bu yeni düşünce süreciyle zihin zamanla az az geride kalabilir (inzivaya çekilebilir). Kişi her zaman bir heyelan ya da her şeyin altında gömülü olacağı dağın kayışı hakkında alarmda olmalıdır. Öz güven, aşırı öz güvene dönüşmemelidir ve riskler alınmak zorunda olsa da pervasız olmamalıdırlar, ve bu riskler ayırt edebilme gücüyle yumuşatılmalı ve güçlü bir temiz görüş arzusuyla yapılmalıdırlar. Ancak o zaman kişi Olimpos Dağı’ndaki Yunan tanrılarından biri olabilir.

Meru Dağı Hindular için dünyanın etrafında döndüğü ekseni temsil eder, sürekli hareketin olduğu hareketsizlik, içinden çıkılamayan paradokslar vardır. Kailasa Shiva’nın evidir, Shiva’ya yani Yoganın Efendisi’ne Büyük Merhametli Efendi denir. Sadık Hindular hayatlarında bir kere de olsa Kailasa’ya hacca gitme isteğindedirler. O Kailasa Dağı’nda Vivekananda, Efendi Shiva’nın imgelemini görmüştür ve bu imgelemi ona bu hac yolculuğunda yoldaşlık eden Kardeş Nivedita’ya iletememiştir. Vivekananda büyük bir ızdırapla haykırmıştır, çünkü kendisinin efendisi Ramakrishna gibi bilgiyi iletme gücü yoktur.

Vezüv gibi bir dağ iç ateşle canlıdır. En Yüce’ye ulaşma arzusu arzulayanın içinde bir volkan gibi yanmaktadır, içteki patlama artık ihtiyaç duyulmayan şeylerin küllerini dışarıya kusmaktadır. Modern gizemci Swedenborg (1772) dağların şöyle anlaşılmasını ister; ‘aşkın iyisinde, meleklerin dağda yaşamasıyla ki bu melekler yüksek dağlarda yaşayan Tanrı’ya aşıklardır, daha aşağıdaki komşularına aşıklardır, bu sebepledir ki tüm dağlar aşkın iyisi olarak görülür.’ Dağların olmadığı çöllerde ve ovalarda yaşayan Mısır, Yucatan, ve Güney Amerika insanları piramitler inşaa ederek yükselti (elevasyon) yapmaya yeltenmişlerdir, yani inşa edilmiş dağlar yapmışlardır. Dağın ya da piramidin tepesinde daha geniş bir görüş vardır. Her şey uygun boyutuna indirgenir ve her şey abartılmış önemini kaybeder. Dağ asla hareket etmez, orada sağlam bir şekilde sonsuza kadar kalıyor görünür. Fakat dağlar belli etmeden hareket eder, heyelan ve patlamalar dışında. Hareket eden ve hareket edemeyen arasındaki ayrım ortadan kalkar. Yükselişe geçen düşünceler hiçbir yerden gelmemişcesine ufukta belirir ve bunlar kişiyi ağın tepesinin içine çıkarır.

Çeviren: Ceren CİĞDEM

Diğer Yoga Mitolojileri;

4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page