Fasya: İçimizde Örülü Sessiz Bilgelik
- Şerife Karahançer

- 6 Kas
- 1 dakikada okunur
Fasya, yani bağ dokusu, çoğu zaman sadece kırışıklık, buruşukluk veya selülit gibi yüzeysel imgelerle hatırlansa da aslında bedenin en derin bilgelik ağlarından biridir. Kasları, kemikleri, organları ve sinirleri birbirine bağlayan bu ince, beyaz, ipeksi doku; bedenin içindeki her şeyin birbirine dokunmadan temas halinde olmasını sağlar. Fasya yalnızca bir destek sistemi değildir; aynı zamanda hislerin, gerilimlerin, nefesin ve duyguların aktığı canlı bir iç okyanustur. İçinde bulunan fibroblast hücreleri, bedenin ihtiyacına göre şekil değiştirir; dayanıklılığı, esnekliği veya yumuşaklığı artırır. Bir bölgede oluşan en ufak hareket ya da gerilim, bu ağın tamamına iletilir. Bu yüzden küçük bir eklemi nazikçe açmak tüm vücudun rahatlamasına, bir nefesi derinleştirmek omuzların çözülmesine neden olabilir. Yoga pratiğinde “bütün bedenin yumuşadığı” dediğimiz an, işte fasyanın yeniden akışa geçmesidir. Bilim dünyası artık bedenin sabit ve kemik odaklı bir yapı olmadığını, sürekli yeniden şekillenen, yaşayan bir örgü olduğunu kabul ediyor. Bu yeni anlayış, yoga, akupunktur, masaj ve osteopati gibi kadim iyileştirici yöntemlerin neden bu kadar derin etkiler yarattığını açıklıyor. Çünkü bu yöntemler bedene dışarıdan bir şey eklemiyor; bedenin zaten sahip olduğu doğal iletişim ve iyileşme ağını uyandırıyor. Fasya bize şunu hatırlatır: Beden bir bütün olarak hisseder, bir bütün olarak iyileşir ve bir bütün olarak yaşar.





Yorumlar